KÜSTAH ABD'NİN TÜRKİYE'YE AMBARGO UYGULAMASI
Amerika Birleşik Devletleri ile Türkiye arasındaki siyasî ilişkilerin tarihi 1947'lerden başlıyor gözükse de, bu münasebet Osmanlı'ya kadar dayanmaktadır.
Özetle VİKİPEDİ'den iktibasta bulunarak asıl göbek bağının oluşturulduğu 1947'ye gelip oradan günümüze geçelim.
"1795 yılında Osmanlı Devleti'nin Kuzey Afrika Eyaletleri (Fas Sultanlığı, Cezayir, Tunus ve Trablusgarp) ABD'yi Trablusgarp ve Cezayir de yenmiş, eyalet gemileri Cezayir'de ABD bayrağını taşıyan gemiyi ele geçirmişlerdi."
ABD ile ilk münasebetimiz savaşla başlamıştı ve bu savaşta galip gelen taraf bizdik. ABD'nin kuyruk acısı böyle başlamıştı.
Bu antlaşmayı ilk ihlâl eden ABD olmuştu. ABD eskiden beri mert değildi ve hiçbir zaman mert olmadı. Kızılderililere soykırım uygulayıp o topraklara yerleşenlerden ne beklenir?
Nedense tarih kitaplarımız bu savaştan pek söz etmez. Bu savaş sonrasında yapılan sulh ile "ABD Başkanı Thomas Jefferson, Nisan 1802'de İzmir'e ilk Amerikan konsolosunu atadı." İzmir'deki bu konsolosluk ABD'nin ilk casusluk yuvasıdır.
Demek oluyor ki, ABD'nin iki yüzlü/şeytanî politikaları çok eskiye dayanmaktadır. Pişkince işgal donanmasına destek veriyor. "Ayrıca İttihat ve Terakki yönetimi tarafından Birinci Dünya Savaşı'nın başında tek taraflı olarak kaldırılan kapitülasyonların devam etmesi için 19 Ocak 1919 tarihinde İstanbul'da bulunan İngiliz, Fransız ve İtalyan Yüksek Komiserleri'nin Türk yönetimine vermiş oldukları nota ABD tarafından desteklenmiştir."
Buyrun, bir iki yüzlülük daha!
Alın size ilk güdülgenlik/teslimiyet ilişkisi! Görüldüğü gibi ABD'nin Türkiye üzerindeki sömürü düzeni Cumhuriyeti'n kutulduğu tarihe denk geliyor. Siz davet edersiniz de onlar bodoslama gelmezler mi? Aslında anti-kemalist cenahın üzerinde durması gereken "Chester Teşvik Yasası"dır. Böyle bir ilişki biçimi teslimiyetçi/güdülgen bir anlayışı da beraberinde getirmişti. Aynı mantık İngiltere'ye manda teklifinde bulunmuştu. Bunu da sümen altı yapıyorlar. Gelelim 1947 yılına!
Bunun diğer ismi, "Marshall Yardımı"dır. Amaç Sovyetler tehdidi bahanesiyle Türkiye üzerine hegemonya kurmak, daha doğrusu Türkiye'yi yarı sömürge hâline getirmek ve yerli silah sanayinin önünü kesmek..
Nitekim de öyle oldu. Komünist Sovyet tehdidi sürekli gündemde tutuldu. O dönemde Sovyetler'in yayılma politikalarına karşın korku ve panik havası estirilerek Türkiye'nin NATO şemsiyesine sığınma talebi sağlanmış oldu. Elbette ABD patronajlığındaki NATO'nun ön şartları da vardı! Kore iç savaşında ABD safında çarpışacak muharrib güç gönderilmesi.. Bunu da sağladılar.. (1950-1953) Bu savaşa Türkiye'den 5090 askerden oluşan bir tugay gönderildi. 741 asker öldü, 2 binden fazla askerimiz yaralandı. Böylece kendimizi ispatlamış olduk da lütfedip bizi NATO'ya aldılar. Artık bu aşamadan sonra ABD patronajlığındaki NATO'ya ülke sınırlarını açıp memleketin her köşesine üsler kurulmasına müsaade ettik. 1954 yılında bizzat ABD'ye İncirlik Hava Üssü'nü kurma izni verildi. Bu üs Soğuk Savaş, I. Körfez Savaşı ve Irak Savaşı'nda Türkiye'nin izni (!) ile kullanıldı...
1963 yılı sonunda Kıbrıs'ta ONASİS Rum çetelerinin Türk köylerine yönelik başlatmış olduğu saldırı ve katliamlar sırasında Türkiye'nin ada halkına huzur ve güvenlik götürme ve kalıcı bir barış sağlama amacıyla "asker çıkarma" niyetini dillendirmesi üzerine, dönemin ABD Başkanı Lyndon Johnson'ın, dönemin Başbakanı İsmet İnönü'ye yönelik olarak 5 Haziran 1964 tarihinde kaleme aldığı, Türkiye'yi Kıbrıs'a askerî müdahalede bulunmaması konusunda tehdit eden ve tarihe "Johnson Mektubu" olarak geçen mektupla Türkiye geri adım atmak zorunda kaldı. Daha sonraki yıllarda da benzeri zulüm ve gerginlikler yaşanınca Türkiye'nin adaya asker çıkarma düşüncesi ABD tehditlerine takılmış ve geri adım atılmıştı.
Düşünebiliyor musunuz? Kıbrıs'ta Müslüman soydaşlarımız ONASİS eşkiyaları tarafından insanlık dışı katliamlara maruz kalırken büyük şeytan ABD'nin müdahalesinden dolayı elimiz kolumuz bağlı vaziyette bir şey yapamıyoruz. Elbette ki, o dönem siyasîlerinin, ABD'nin baskı ve tehditleri karşısında dirayet göstermediklerinden ve Merhum Erbakan Hocamız'ın, "Banane Amerika'dan" deyip rest çekişi gibi bir tavır alamadıklarından dolayı vebâlleri büyük.
Bakınız 1974 senesinde Kıbrıs'ta, geçmişteki köy baskınlarının ve katliamların bir benzeri yaşandığında, hükümet ortağı Merhum Erbakan, mecliste muhalefet partileri de dahil olmak üzere tüm milletvekillerine yönelik tarihi bir konuşma irad ediyor ve adaya çıkarma yapılması için talepte bulunuyor. Bu işe başta muhalefet partileri olmak üzere hükümetin büyük ortağı CHP ve Başbakan Ecevit karşı çıkıyor. Ecevit bu sorunun diplomasi yolu ile çözülmesini istiyor ve bu saikle "garantör devlet" olarak gördüğü İngiltere'ye gidip meselenin hâlli için yalvar-yakar, rica-minnet İngiliz meslektaşına adaya müdahale etmeleri talebinde bulunuyor. Merhum Erbakan ise Ecevit'in yurtdışında bulunmasını fırsat bilip vekâleten üstlenmiş olduğu Başbakan sıfatı ile Genel Kurmay Başkanlığı'nda generallere ve üst düzey askerî erkâna brifing vererek adaya çıkarma yapma isteğini bildiriyor. Dönemin Genel Kurmay Başkanı Semih Sancar
Erbakan'a hitaben, "Sayın Başbakanım, daha önceleri birkaç kez adaya asker çıkarma teşebbüsünde bulunduğumuz oldu, ancak her seferinde ABD'nin baskılarından ve 6. Filo tehditlerinden dolayı vazgeçildi. Böyle bir durumda ordumuz ve askerimiz demoralize olmaktadır. Aynı durumu tekrar yaşamayalım" diyor. Erbakan ise kararlı bir şekilde, "Hayır, sizi temin ederim bu sefer öyle olmayacak" diyor ve ardından Hava Kuvvetleri subaylarına yönelerek, "Bana, 6. Filo'ya kamikazi yapacak 8 pilot lâzım, bunlar gönüllü olarak bir adım öne çıksınlar" diyor. Diyor demesine ama öne 8 kişi değil bütün pilotlar çıkıyor. Bu ara Genel Kurmay Başkanı Semih Sancar, büyük bir endişe içerisinde Erbakan'ın kulağına eğilerek, "Efendim, bu söyledikleriniz, içimizdeki casuslar tarafından anında ABD'ye ulaştırılacaktır" diyor. Erbakan, Semih Sancar'ın kulağına eğilerek, bunun bir gaf veya sürçü lisan olmadığını, bizzat ABD tarafından duyulmasını istediğinden dolayı söylediğini ifade ediyor. Evet, Erbakan Hocamız'ın kararlı mesajı yerine ulaşıyor ve ABD ile 6. Filo sadece gelişmeleri seyretmekle yetinmek zorunda kalıyor.
Tabi ki, çıkarma sonrasında ABD ambargoyu yürürlüğe koyuyor. Erbakan bu ambargoyu fırsata dönüştürüp savunma sanayimizi geliştirmek için ASELSAN, ROKETSAN ve TÜBİTAK'ı kuruyor. Diğer taraftan ise başta İncirlik olmak üzere ABD üslerine el koyup kapılarına kilit vuruyor. (Adamsın Erbakan Hocam adam. Mekânın cennet olsun.)
Bugün gelinen nokta itibariyle bir zamanlar Erbakan Hocamız'ın temellerini attığı bu kurumlar yerli savunma sanayimize büyük katkılarda bulunarak üretimine devam etmektedir. Altay tanklarında tutun, Koral radar bozucu sistemlerine kadar % yüz yerli olan muazzam silah ve mühimmatlar üretilmektedir. Piyade tüfekleri hakeza.. Özellikle insansız hava araçları dünyanın en gelişmiş mübadilleri ile boy ölçülmektedir. Şimdilerde ise ismini ORKA koydukları insansız denizaltı araçlarının seri üretimine geçmiş oldular. Kısacası ASELSAN ve diğer kurumlar büyük bir ivedilikle yoluna devam etmektedir.
Bu, "Banane Amerika'dan" demenin somut göstergesidir. Saygı ve minnetle andığımız Merhum Erbakan Hocamız, "Banane Amerika'dan" derken bu sözünün altını boş bırakmadı, ASELSAN, ROKETSAN ve TÜBİTAK ile bunun altını doldurdu.
Elbette hâlâ NATO'da olmamız ve zahiren ABD ile müttefik görülmemizden dolayı mütekabiliyet esasına dayalı bir takım ilişkilerimizin varlığı söz konusu. Ancak ABD'nin tek taraflı dayatmalarından dolayı ikili ilişkilerimiz baştan beri mütekabiliyet esasına dayalı olmamaktadır. Muavenet gemimizin vurulması (2 Ekim 2002), 1Mart 2003 tezkeresi, çuval olayı (4 Temmuz 2003), 15 Temmuz perde arkası, Halk Bankası Operasyonu (20 Kasım 2017), Rahip Brunson hadisesi ve FETÖ elebaşının iade edilmeyişini yazmazsak ve dolar üzerinden bizi vurmaya kalkmasını hesaba katmazsak ABD ile en son yaşadığımız kriz akla ziyan!
(Dönemin Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ise Fethullah Gülen'in iadesi gerçekleşmediği takdirde 'ABD'nin Türkiye'yi bir teröriste feda etmiş olacağını' belirtmişti; nitekim öyle oldu.)
ABD ile askerî işbirliği alanında birçok ikili anlaşmalarımız var. Bunlardan biri de F-35 savaş uçaklarının birlikte üretimi. Ortak üretim tamamlandığı ve nakdi olarak bütün ödemelerimizi yaptığımız hâlde uçaklar Türkiye'ye gönderilmiyor. ABD mazeret içerikli hiçbir beyanatta bulunmadan tamamen başına buyruk hareket ediyor. Kısacası uzun süredir oyalanıyoruz. ABD'nin yapmış olduğu bu küstahlığa karşılık biz de komşumuz Rusya'dan hava savunma sistemi olan S-400'leri alma teşebbüsümüz olunca Amerika Başkanı Trump giderayak ortalığı velveleye vererek Türkiye'ye ambargo kararı aldı. Ayrıca ambargo ve yaptırımlarla yetinmeyip Türkiye'yi tedip edilmesi gereken düşman ilân etti.
Trump döneminde ABD ile birçok kez kriz yaşadık. Bir önceki krizde Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İkili ilişkilerimizi gözden geçirmek durumundayız, gerekirse İncirlik başta olmak üzere ABD üslerini masaya yatırırız" türünden beyanatta bulunmuştu. Umut ediyoruz ki, bu kriz AKP hükümeti için bardağı taşıran son damla olur. Bize böyle küstahça ambargo uygulanmaya kalkacak, yaptırım girişiminde bulunacak ve biz bütün bu patronaj triplerini sineye çekeceğiz! Hayır, olması gereken bu değil.
Biz küstah ABD'ye gereken tavrı sergileyip komşularımızla bölgesel ittifak arayışına girmeliyiz. Merhum Erbakan Hocamız'ın D-8 projesi bizim için biçilmiş kaftandır. Hem imâna taallûk eden bir vecibedir. Klişe bir söz ama yeri gelmişken kaydetmiş olalım: "Domuzdan post, gâvurdan dost olmaz." ABD ile ikili ilişkilerimiz baştan beri yamuk. Çirkin bir benzetme ama sıklıkla Suud rejimi ile ilgili bir karikatür sosyal medyada dolaşıyor: ABD Başkanı Trump, üzerinde Suudi Arabistan yazan bir ineği sağıyor. Sağılmakta olan inek gayet mutlu bir şekilde önündeki ottan yiyor. Sağıldığının farkında bile değil. Yani denmek isteniyor ki "ABD sağmadığı ineğin önüne ot koymaz." ABD tahakkümü altın aldığı bütün ülkelere aynı şeytanî mantıkla yaklaşıyor. Şu gerçeği bilmiş olalım ki, baştan beri ABD ile olan ikili ilişkilerimiz eşit şartlarda yani mütekabiliyet esasına göre olmadı. Bize sürekli patronluk taslıyor ve bölgemizde sürekli aleyhimizde dolaplar çeviriyor. Bildiğiniz üzere Suriye'nin Kuzey'indeki terör örgütlerine on binlerce TIR dolusu silahı gözümüzün içine baka baka verdi. Öylesine pişkin ki, asla yüzü kızarmıyor. Bu nedenledir ki, "küstah ABD" tanımını boşuna yapmış olmuyoruz. Sonuç olarak ifade edecek olursak: Tek çare İslâm Birliği. Bu birlikteliğe giden yol D-8'den geçmektedir. İki milyara varan nüfus potansiyelimizle biz bu işin üstesinden gelirsek, hem biz İslâm ümmeti, hem antiemperyalist dünya halkları huzura kavuşacaktır, bi iznillah.

Kadın cinayetlerinin kaynağı nedir?
İmsak | 06:01 | ||
Güneş | 07:25 | ||
Öğle | 13:21 | ||
İkindi | 16:31 | ||
Akşam | 19:06 | ||
Yatsı | 20:25 |
Takımlar | O | P |
---|---|---|
1. Galatasaray | 27 | 57 |
2. Beşiktaş | 26 | 57 |
3. Fenerbahçe | 27 | 55 |
4. Trabzonspor | 27 | 51 |
5. Hatayspor | 27 | 46 |
6. Alanyaspor | 27 | 43 |
7. Gaziantep FK | 27 | 43 |
8. Karagümrük | 27 | 41 |
9. Göztepe | 27 | 36 |
10. Antalyaspor | 27 | 35 |
11. Sivasspor | 26 | 33 |
12. Konyaspor | 26 | 32 |
13. Malatyaspor | 27 | 31 |
14. Kasımpaşa | 27 | 29 |
15. Kayserispor | 26 | 28 |
16. Rizespor | 27 | 28 |
17. Başakşehir | 27 | 26 |
18. Erzurumspor | 27 | 26 |
19. Ankaragücü | 26 | 23 |
20. Denizlispor | 26 | 21 |
21. Gençlerbirliği | 26 | 21 |
Takımlar | O | P |
---|---|---|
1. Giresunspor | 24 | 53 |
2. Samsunspor | 24 | 50 |
3. İstanbulspor | 25 | 47 |
4. Altınordu | 24 | 44 |
5. Adana Demirspor | 24 | 42 |
6. Altay | 24 | 41 |
7. Tuzlaspor | 24 | 41 |
8. Ankara Keçiörengücü | 25 | 40 |
9. Bursaspor | 24 | 34 |
10. Bandırmaspor | 24 | 31 |
11. Ümraniye | 24 | 31 |
12. Adanaspor | 24 | 26 |
13. Boluspor | 24 | 26 |
14. Menemenspor | 24 | 26 |
15. Balıkesirspor | 24 | 25 |
16. Akhisar Bld.Spor | 24 | 19 |
17. Ankaraspor | 24 | 15 |
18. Eskişehirspor | 24 | 7 |
Takımlar | O | P |
---|---|---|
1. Man City | 27 | 65 |
2. M. United | 27 | 51 |
3. Leicester City | 27 | 50 |
4. Chelsea | 27 | 47 |
5. Everton | 26 | 46 |
6. West Ham | 26 | 45 |
7. Liverpool | 27 | 43 |
8. Tottenham | 26 | 42 |
9. Aston Villa | 25 | 39 |
10. Arsenal | 26 | 37 |
11. Leeds United | 26 | 35 |
12. Wolverhampton | 27 | 34 |
13. Crystal Palace | 27 | 34 |
14. Southampton | 26 | 30 |
15. Burnley | 27 | 29 |
16. Brighton | 26 | 26 |
17. Newcastle | 26 | 26 |
18. Fulham | 27 | 23 |
19. West Bromwich | 27 | 17 |
20. Sheffield United | 27 | 14 |
Takımlar | O | P |
---|---|---|
1. Atletico Madrid | 24 | 58 |
2. Barcelona | 25 | 53 |
3. Real Madrid | 25 | 53 |
4. Sevilla | 24 | 48 |
5. Real Sociedad | 25 | 42 |
6. Real Betis | 25 | 39 |
7. Villarreal | 25 | 37 |
8. Granada | 25 | 33 |
9. Levante | 25 | 32 |
10. Athletic Bilbao | 24 | 30 |
11. Celta de Vigo | 25 | 30 |
12. Osasuna | 25 | 28 |
13. Getafe | 25 | 27 |
14. Valencia | 25 | 27 |
15. Cádiz | 25 | 25 |
16. Eibar | 25 | 22 |
17. Real Valladolid | 25 | 22 |
18. Deportivo Alaves | 25 | 22 |
19. Elche | 24 | 21 |
20. Huesca | 25 | 20 |