Son günlerde yerel basın ve sosyal ağlarda yer alan haber ve bilgiler ile köylülerimizin tepkilerini dikkatle izlemekteyiz.
Köylülerimizin, çiftçilerimizin baraj sularına karşı çıkma ve tepki gösterme gerekçelerinin, kendilerine suların bu kadar yükselebileceği konusunda herhangi bir uyarının yapılmaması, seralarının ve ekili alanlarının sular altında kalması, istimlak bedellerinin ödenmemesi ya dahut açmış oldukları kamu davalarının henüz sonuçlanmamış olması, arazi ihtilafları ve zararlarının tazmin edilip edilmemesi meselesi olduğunu görüyoruz.
Edindiğimiz bilgilere göre Tarım Müdürlüğüne bağlı ekipler köylülerden zararları ile alakalı dilekçe ile müracaat yapmalarını istemişlerdir. DSİ yetkilileri de bu konu da köylülerimizin endişelerini giderecek açıklama yapmalıdırlar.
Dernek olarak elbette çiftçilerimizin ve köylülerimizin mağdur edilmemesinden yanayız, ama bu bizce beklenen sonuçlardı. Devasa bir barajın doğal sonuçları ile daha henüz yüzleşmedik.
Demokratik zeminde barajın yapılmasına karşı çıkarken ülkemizin, bölgemizin ve kentimizin çıkarlarını savunuyorduk. Ancak su tutulmasına başlaması ardından artık hergün Hasankeyf örneğinde olduğu gibi tarihi ve kültürel değerlerimizin, bağ, bahçe, bostan ve köylerimizin, önemli varlıklarımızın neden sular altında bırakıldığı hususlarında sesimizi yükseltmedik. Balpınar, Segirka ve diğer köylerde 10 binlerce dönüm 1. Sınıf tarım arazileri ile seraların sular altında kalması da beklenen bir sonuçtu ki saydığımız hususlarda zararlar tazmin edilebilir, köylülerimizin hak edişleri var ise tahsil cihetine gidilebilir. Ancak bizi asıl endişelendiren bundan sonraki süreçtir. Asıl barajın doğal sonuçları ile yüzleşmeye hazır olmalıyız.
Enerji üretimine paralel olarak Ilısu Baraj gölünde suların çekilmesiyle beraber bahse konu 10 binlerce dönümlük alanların bütünüyle çamur/balçık ve bataklığa dönüşmesi, çevre yerleşim yerleri ile kentimizin sivrisinek ve karasinek yoğunluğuyla karşılaşması, sıtma ve benzeri hastalıklar ile ekolojik açıdan karşılaşabileceğimiz vahim durumlar için endişe etmekteyiz. Vatandaşlar ve kamu-kurum ve kuruluşları olarak bu yüzleşmeye hazır mıyız? Asıl bu tür konularda nasıl bir çalışma yürütülüyor ya da yürütülmüş mü? Olası bataklıklar ve yaşanabilecek hastalıklar konusunda yurttaşlarımızı bilinçlendirme yapmış olduğu çalışmalar düşünülmüş mü, ya da düşünülüyor mu?
Ayrıca Diyarbakır, Bismil, Kozluk, Beşiri, İkiköprü ve Batman’ın atıksularının (kanalizasyon lağım sularının) arıtmasız olarak baraj gölüne akıtılmasından dolayı yaşanacak kirlilik endişe kaynağımızdır.
Bütün bu hususlarda ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının hangi tedbirler aldıklarını ve nasıl bir yol haritası çizecekleri konusunda kamuoyuna açıklama yapmalarını istiyoruz. Barajla yaşamak zorundayız, bu bir gerçek. Ilısu Barajı’ndan kaynaklanacak olumsuzluklar için ilgili kamu kurum ve kuruluşlarını ivedi olarak gerekli tedbirleri almaya ve bütün bu tür konularda halkı aydınlatmaya ve bilinçlendirmeye davet ediyoruz.
Hasan Argunağa
Batman Çevre Gönüllüleri Derneği Başkanı