DOLAR
20,9567
EURO
22,4572
ALTIN
1.313,16
BIST
5.114,97
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
23°C
İstanbul
23°C
Az Bulutlu
Pazartesi Parçalı Bulutlu
24°C
Salı Az Bulutlu
23°C
Çarşamba Çok Bulutlu
23°C
Perşembe Az Bulutlu
23°C

Mete Çubukçu yazdı: Suriye’de Pirus Zaferi !

Mete Çubukçu yazdı: Suriye’de Pirus Zaferi !
24.05.2023 01:08
A+
A-
Okuma Süresi: 2 Dakika

Ortadoğu’da dengeler yeniden değişiyor. Arap ayaklanmaları ile başlayan çatışmacı sürecin yerine, yeni bir düzene geçmenin ayak sesleri, sancıları söz konusu. Sonucu nereye varır bilinmez. Ama bölgede bir tıkanma, arayış ve değişim çabaları olduğu aşikar.

Ortadoğu’da Arap ayaklanmaları sonrası Suriye, Yemen, Libya’da süren iç savaşlarda birçok küresel ve bölgesel güç farklı taraflarda yer aldı; bu savaşlardan besledi, savaşlardan beslendi. Geldiğimiz nokta iç savaşları kışkırtanlar, bu durumdan nemalanan ve vekalet güç kullanarak çatışmaların devam etmesini sağlayan ülkeler bunun sürdürülebilir bir politika olmadığını görmüş gibiler. Ortadoğu’daki karmaşada dünyadaki büyük güçler kadar bölge ülkelerinin kendi aralarındaki çıkar çatışmaların etkili olduğu ortada. Yani sorun sadece küresel güçlerin bölge üzerindeki oyunlarında değil.

Ancak hemen herkes artık yoruldu. Suriye savaşı doyma noktasına geldi; harita sabitleşti, içerideki farklı güçlerle ülkeye dışarıdan müdahale edenler kendi güçlerinin sınırına geldi. Suriye yönetimi tam kontrol sağlayamasa da ülkenin ana omurgasına hakim. Ülke ekonomik, siyasi ve askeri olarak paramparça durumda. Milyonlarca insan hayatını kaybetti, milyonlarcası ülkesini terk etti. Ancak gelinen noktada Beşar Esad yönetimin artık yıkılamayacağı ortaya çıktı. Yani 12 yıl önce birçok yola çıkış iddiası artık geçerli değil. Yemen ve Libya’da satranç tabiriyle tam bir pat durumu söz konusu. Bu saatten sonra kimsenin kazanacağı fazla bir şey yok. Bu durum Arap ülkelerinin enerjilerini de tüketmek üzere. Arap Birliği toplantısı ve Suriye’nin kabul edilmesine bu açılardan bakmakta yarar var.

Öte yandan bölgedeki değişimin ayak seslerini sadece bölgesel değil küresel açıdan da değerlendirmek gerekiyor. Çünkü yeni dönemin ayak sesleri küresel gelişmelerden bağımsız değil.

Uzun yıllardır Ortadoğu’da sessiz ve derinden bir siyaset yürüten Çin artık daha açıktan müdahalelerde bulunabiliyor. Çin devlet Başkanı Şi’nin İran ziyareti, İran’la yapılan uzun süreli anlaşmalar, Suudi Arabistan ile İran’ın Çin aracılığı ile bir araya gelmesi, bölgedeki güç dengeleri üzerinde etkili olacak gibi. Sünni Arap dünyasının (en azından ekonomik olarak ) lokomotif ülkesi Suudi Arabistan enerjisini İran’la sürekli çatışma durumu, Suriye, Yemen, Lübnan gibi ülkelerde güç mücadelesi yapmaktan ziyade içerideki yeni düzenlemelere ayırmak istiyor. Ayrıca Arap dünyası İran’ın dört başkent üzerindeki (Bağdat, Şam, Sana ve Beyrut) etkisini azaltmak istiyor. Üstelik, hem bölge genelinde hem de Suriye’de ABD politikalarına alternatif olarak Çin’in devreye girmesini olumlu karşılıyorlar. ABD’nin bölgedeki etkisinin bugün yarına değişmeyeceği biliniyor ancak Arap dünyasında özellikle Körfez ülkeleri yeni dönemde politikalarını çeşitlendirmek, tek bir merkeze bağlı kalmamak niyetinde. Suriye’deki Esad’lı çözüme hala karşı çıkan ABD’nin tutumundan rahatsızlar. Bir diğer önemli nokta ise Suriye üzerinde etkili olan Rusya-Türkiye-İran üçlüsünün yanında çözümün parçası olmak istiyorlar. Bu noktada Arap Birliği üyelerinin ya da tek tek ülkelerin YPG’nin Suriye ordusuna eklenmesini zorlayacakları yönünde haberler söz konusu. Savaşın başından beri finansal ve askeri olarak destekledikleri radikal islamcı unsurlarla ne yapacakları ise belirsiz. Ama ortada olan uzun sürse bile bir çözüm için yeni adımlar atılıyor gibi.

Trump’ın İbrahim Anlaşmaları ne kadar eleştirilse bile bazı Arap ülkeleriyle İsrail’in arası yumuşadı. Araplar artık Filistin sorununu gündemin ilk sırasında görmüyor. Ukrayna savaşıyla bölgedeki enerji kaynakları yeniden önemli hale geldi. Enerji fiyatları konusunda ABD’nin baskısına karşı koyabiliyorlar. Ortadoğu’nun Çin için önemli bir enerji bölgesi olduklarının farkındalar. Tüm bunlar olurken Kaşıkcı cinayeti bile unutuldu. Suudi veliaht prens Bin Selman yine sahneye döndü. Esad’la kanlı bıçaklı olan bu ismin Arap Birliği’ndeki sarmaş dolaş halleri de manidar.

Özetle yaptırım gücü açısından etkili olmayan ama Arap dünyasında sembolik de olsa psikolojik önemdeki Arap Birliği’ne geri dönmek Beşar Esad için ciddi bir başarı.

Bunca yaşanan acıdan sonra “Bad’el harab’ül Basra” deyimi Ortadoğu’da gelinen noktayı en iyi özetleyen benzetme olur. Ya da Esat yönetimi için bir “Pirus zaferi” mi demeli?

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.